21 Mart 2021 Pazar

SÖZ

 

SÖZ

 

AZRA VARDAR – 10/B

   

Açık gri duvarların arasında, üzerinde ince bir şal ile duvarı izliyordu. Oda serindi, penceresi gecenin karanlığını içeri sokmak istercesine ardına kadar açılmıştı. Beyaz perde bir içeri bir dışarı sallanıyordu.  Çam ağaçlarının birbirinde çarpma sesleri duyuluyordu. İçeriye ayın cılız ışığı sızıyordu. Genç kızın içini yıldızlara ve aya bakma isteği kapladı. Ama biliyordu ki pencereye bir kez dönse uçsuz bucaksız gökyüzünün özgürlüğü canını daha çok yakacaktı. Bu yüzden bakmadı, bomboş duvardaki ufak çiziklerden gözlerini ayırmadı.

   İnsanlar ne garip, diye düşündü. Ne kadar da benimsemişler peşin hükmü. Birinin gözlerine bakmaksızın dudaklarındaki küçük bir kıvrımı, zoraki bir kıkırtıyı mutluluk sayarlar. Yüzü güleni dertsiz, derdini anlatanı ilgi meraklısı bulurlar. Her mutsuz ve hayatından memnun olmayan genci ayıplar, şükretmesi gerektiğini söylerler. Genç kız düşünmeyi bırakmak istedi. Gözlerini sımsıkı kapadı. Engellemeye çalışsa da içini bir sinir kapladı. Kendisini yargılayan insanlardan nefret ediyordu. Kapalı kapılar ardını kim bilebilirdi ki? Kimin ne zorluk çektiğini, kimin mutluluğunun neye mal olduğunu, kimin gözlerindeki yorgunluğun sebeplerini nerden bilebilirlerdi? İnsanlar sadece konuşuyordu. Dinlemiyordu. Duyuyordu ama anlamıyordu. Genç kız çok yorgun hissetti. Neden kimsenin ona inanmak istemediğinin sebebini arıyordu. Ailesi tanınan ve saygınlık kazanmış insanlar olduğu için mi? Yoksa ergenliğin getirdiği adrenalin arayışını yalanlarla sağlamaya çalıştığını mı sanıyorlardı? Genç kız bu sefer geçerken çok merak etti. Teninde gezinen pis ellerin izlerini kimse mi görmüyordu? Bu sorunun yanıtsız kalmasından nefret etti. 

             Odasındaki banyonun kapısındaydı şimdi, içeri girmeye cesaret edemiyordu. Lavabonun üzerindeki lekelenmiş aynada kendini görmekten korkuyordu. Artık hiçbir duygu parıltısı olmayan gözleri, yaşıtlarının aksine bakımsız cildi ve saçları, kurumuş ve çatlamış dudakları görmekten ölesiye korkuyordu. Bir süre daha kapının beyaz boyasını izledikten sonra elini kulba attı. Yavaşça çevirdikten sonra içeri girdi ve kapıyı kapadı. Yüzünü görmemek için ayna harici her yerde gözlerini gezdiriyordu. Lüks küvete, pahalı olduğu belli olan havlulara, yerdeki açık mavi üzerine lacivert desenli fayanslara, çeşit çeşit şampuanlar ve sabunların olduğu dolaba baktı. Gözleri dolapta takılı kaldı. Buruk bir tebessüm oluştu dudaklarında. Hiçbir sabunun bedeninde hissettiği iğrençliği geçiremeyeceğini biliyordu. Daha önce defalarca denemişti. Geçiremediği her seferinde deli gibi ağlamış, başı çatlarcasına ağrımaya başladığında yorgunluktan uyuyakalmıştı. Artık denemiyordu bile. Sadece küvete oturuyor ve saçlarını delip geçen damlaları hissetmeye çalışıyordu. Yine aynısını yapacaktı. Uzanıp musluğu açtı ve suyun dolmasına izin verdi. Gözleri suyun dolmasını izlerken solgun elleri tişörtünün eteğine gitti. Üzerini yavaş yavaş çıkarırken tenine değen soğuklukla ürperdi. Kendine bakmamaya çalışarak suyun içine girdi. Parmakları küvete gevşekçe tutunurken bacaklarını uzattı. Başını arkaya attı ve akmaya devam eden suyun yüzüne çarpmasını sağladı. Gözlerini kapayıp ne kadar olduğunu bilmediği bir süre suyun sesini dinledi.

             Göz kapakları açıldığında istemsizce düşünceler tekrardan hücum etti beynine. Tekrardan kalbi sızladı. Ellerini kendi vücudunda gezdirdi. Boynuna, göğsüne, karnına dokundu. En sonunda kollarını bacaklarına doladı ve başını dizlerine yasladı. Biraz olsun huzurlu hissettiğini sanmıştı ama birden gözleri doldu. Ne olduğunu bile anlamadan ağlamaya başlamıştı. Nasıl başladığını hatırlamaya çalıştı. En başında bir oyun sanıyordu. Babası onu çok seviyor ve oynamak istiyordu. Küçükken hiçbir şey anlamıyor ve ona söyleneni yapıyordu. Çocuk aklı ermiyordu ama kendini kötü hissediyordu. Yaşı ilerledikçe farkına varmaya başladı. Kendini çekmek istedi. Ama yapamadı. Kaçmaya çalıştıkça zorlamalar başladı. Elinden bir şey gelmiyordu. Birine söylemekten de çok korkuyordu -ki söylese de inanan olamamıştı- bu yüzden söyleyememiş, içine atmıştı. Zamanla karşı gelemedikçe kendinden nefret etti. Kirlenmiş hissetti. Değersiz bir parçaydı artık. Sanki bedeni ve ruhu sevilmeyi hak etmiyor gibiydi. Gün geçtikçe daha da nefret etti her şeyden. Konuşmamaya yemin etmişti. Yalnızca okula gidiyor ve uyuyordu. Okulunda da tek kelime etmeden eve dönüyordu. Ailesi, özellikle de babası bu duruma çok sinirlendi. Düzgün davranmasını istedi. Genç kız isteği yerine getirmeyince bu sefer şiddet de işin içine dahil oldu. Fiziksel ve duygusal yorgunluğu yenemeyecek duruma gelince pes etti. Etrafa yalan kahkahalar saçtı. Gözlerinde en ufak neşe yoktu ama yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Aradan bir süre geçti. Artık birilerine söylemeye karar verdi. Belki kurtulabilirim umuduyla utana sıkıla anlattı. Ama aldığı tepki onu daha da yerin dibine soktu. Çünkü kimse inanmadı. Sebebini merak etti. Aslında gözünün tam da önündeydi. Mevki ve para. Ailesi varlıklıydı. Çok fazla tanıdıkları ve bağlantıları vardı. Onlara güvenen insan sayısı çoktu. Haliyle bu akıl almaz olaylar inandırıcı gelmiyordu. Aradan zaman geçmesini bekledi ve şansını tekrar denedi. Ama sonuç aynıydı. Bu sefer ayıpladılar onu. Genç olduğunu ve ahlaksız yalanlar söylediğini söylediler. Umudu tükenmişti o zaman. Ne yanaklarındaki kirli okşamaların izleri, ne de yüreğindeki sızı geçiyordu. Savaşmaktan vazgeçmiş durumdaydı. Yorgundu ve acı çekiyordu.

             Ağlaması nihayet dindiğinde yavaşça küvetten çıktı. Ellerini yüzüne bastırdı. Islak saçlarını omzunun ilerisine attı ve yandaki kahverengi havluyu üzerine sardı. Sular damlaya bedeniyle aynanın önüne kadar ayaklarını sürüdü. Birden içine garip bir his doldu. Kaynağını bilmiyordu ama bu hissi sevmişti. Sanki kendisine başarabileceğini fısıldıyordu. Biraz bekledikten sonra ellerini lavabonun iki yanına yaslayıp kendine baktı. Yüzü çökmüştü ve rengi sarıya çalıyordu. Bir süre kendini izledi. Sonrasında gülümsedi. İçten bir gülümseme. Dudakları bu şekilde kıvrılmayalı uzun zaman olmuştu. Parmaklarıyla saçlarını taradı ve havlusunun sıkıştırdığı kısmını çözdü. Ayaklarının dibini boylayan havluyla birlikte soğuk tekrar bedenini esir aldı. Parmakları boynunda gezmeye başladı. Kendisini süzdü ve gözleri aynadaki gözlerini buldu. Derin bir nefes aldı ve sessizce kendine inandığını söyledi. Bu unutulmaz bir geceydi. Kocaman bir adımdı. Çünkü bu gece, bu cehennemden kurtulacağına ve kendisini sevilmeye layık göreceğine dair kendisine söz verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Okulumuzun Tarihçesi

Bandırma Anadolu Öğretmen Lisesi İlçe Milli Eğitim Milli Eğitim Müdürlüğümüzün talebi, bölge milletvekillerimizin destek ve katkılarıyla, e...