31 Aralık 2022 Cumartesi

Yumurta

 Gözden ırak bir kasabada, küçük bir kız yaşardı. Kızın en yakın dostu, bir kuştu. Evet evet, bir kuş. Kuş da öyle küçük bir serçe değil, bir leylekti. Daha bir yavruyken bulmuştu kız onu. O zamandan beri de yanından hiç ayrılmamış, penceresinin pervazındaki yuvasına yumurtladığında bile yanında durmuştu. Yaklaşık bir hafta olmuştu ki, leyleğin gittiği bir zaman kız yumurtayı alıp yastığının altına saklamıştı. O pencerenin yanında değilken başına bir iş gelmesini istememişti.

O gün herkes ayrı bir mutluydu sanki. Tüm kasabalının yüzü gülüyor, herkes eğleniyordu. Kasabanın çocukları parkta saklambaç oynuyordu. Sanki o gün herkesin işi rast gidiyordu. Tek bir damla göz yaşı düşmüyordu. Ta ki kara bulutlar gelip, sağanak başlayana kadar. Birden herkes evlerine koşuştu. Küçük kız da sırılsıklam olmuş leyleği görür görmez içeri girdi. Sadece sırılsıklam değildi, tüyleri de kararmıştı.

İçeri girip ikisi de kurulandıktan sonra her tarafı bir gürültü kapladı. Kulakları çınlatan bu uçak sesleri, gittikçe yaklaşıyordu. Ayrıca sayısı da gittikçe artıyor gibiydi. Sağanak durmuştu, ama kara bulutlar bir an olsun kaybolmamıştı. Sanki yağmur damlaları yerlerini siyah toz parçacıklarına bırakmıştı. İlk uçak kasabanın üzerine geldiğinde, küçük bir paraşüt açıldı ve ağır olduğu anlaşılan bir şey yavaş yavaş aşağı inmeye başladı. Bir evin çatısına düştüğü anda, ev yerle bir olmuştu. O an, sanki saatler sürdü. Zaman akışı yavaşlamış gibi her şey donmuştu. Ve birden, eskisinden de hızlı ilerlemeye başladı.

Herkes etrafta koşuşuyor, güvenli olduğunu düşündükleri yerlere sığınıyordu. Her geçen saniye, gökyüzünde görünen uçak ve düşen paraşüt sayısı artıyordu. Leylek gitmişti. Öylece, gidivermişti. Kız korkuyla yastığına sarıldı ve sadece ağlamaya başladı. Yumurtayı da o zaman fark etti. Ağlaması da kasabadan gelen patlama sesleri gibi sürekli şiddetle artıyordu. Sonunda oturarak kaçamayacağını anladığında, yatağından fırladı ve can havliyle koşmaya başladı. Yumurtayı göğsüne bastırıyor, olabildiğince hızlı koşuyordu. Evden dışarı fırladığı anda, leyleği tekrar gördü. Gagasında bir bohça taşıyordu ama ne olduğu anlaşılmıyordu. Ve gitti… Fakat geri dönebileceği bir gidiş değildi bu. Olabildiğince güçlü bir çığlıkla dumanlar arasında kaldı. Bir paraşüt parçası, dumanlar arasından gözüktü…

Kız artık daha şiddetli ağlıyordu ve sığınacak bir yer arıyordu. Ne yapacağını bilemeyip bir evin içine girdi. Ve kendi evinin üstüne bir bomba düştüğünü gördü.

Artık etrafta kimse kalmamıştı. Kaçabilenler, eğer olduysa, kasabanın dışına çoktan çıkmışlardı. Havada ne bir kuş, ne de bir sinek kalmıştı. Her yerden siyah dumanlar ve alevler yükseliyordu. O an, sadece koştu. Önünü göremeden, elleri ve yüzü siyahlar içinde, koştu. Ve daha evin içinden çıkamadan, bir tahta parçasına takılıp yere yuvarlandı. Elindeki yumurta düşmüş, kaldırımın başına kadar sürüklenmişti. Her şey bir anda oldu. Son uçak geçti, kız gözlerini sıkıca kapattı, ayakta duran tek ev yerle bir oldu, kara bulutlar dağıldı.

Uçaklar gittikten sonra etrafa bir sessizlik çöktü. Tek bir canlılık kalmıştı, o da kenarı çatlamış olan bir leylek yumurtası. Kasaba halkı yoktu, çocuklar yoktu, kız yoktu, leylek yoktu… Bulutlar dağılsa da hava hala siyah toz parçacıklarıyla kaplıydı ve ışık yoktu. Güneş yoktu, ay yoktu. Sağlam kalan ev yoktu. Bahçeler yoktu, park yoktu. Zarar görmemiş bir bitki yoktu. Her yer siyah ve turuncuya bürünmüştü. Kala kala, tüm ateş ve dumanların arasında bir yumurta kalmıştı. Bütün bir kasabadan geriye kalan tek şey oydu. Onun da bir önemi var mıydı zaten?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Okulumuzun Tarihçesi

Bandırma Anadolu Öğretmen Lisesi İlçe Milli Eğitim Milli Eğitim Müdürlüğümüzün talebi, bölge milletvekillerimizin destek ve katkılarıyla, e...